NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ ثَوْرٍ
عَنْ مَعْمَرٍ
عَنْ ابْنِ
طَاوُسٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ نَهَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَنْ يَبِيعَ
حَاضِرٌ
لِبَادٍ فَقُلْتُ
مَا يَبِيعُ
حَاضِرٌ
لِبَادٍ قَالَ
لَا يَكُونُ
لَهُ
سِمْسَارًا
Tâvûs, İbn Abbas (r.a.)'ın
şöyle dediğini rivayet etti:
Rasûlullah (s.a.v.);
şehirlinin bedevi namına (malını) satıvermesini nehyetti. Tâvûs dedi ki:
(İbn Abbas'a);
şehirlinin bedevi namına (mal) satması nedir,? dedim.
Onun için simsarlık
yapmaz, karşılığını verdi.
İzah:
Buharî, buyu', icâre;
Müslim, buyu'; Nesâî, buyu'; İbn Mâce, ticârât; Tirmizî, buyu'
Bedevi: çölde yaşayan,
hayvancılıkla geçinen kişidir. Ticaretten ve şehir hayatından pek anlamaz.
Simsar: Kastalânî' nin belirttiğine göre; "dellâl" karşılığınadır. Feth'de
ise; önceleri kayyım ve koruyucu manasına olduğu, daha sonra ise başkası namına
alım satımda bulunan kişi için kullanıldığı belirtilir:
Hattâbî; hadisteki,
"satmaz" diye terceme ettiğimiz fiilinin, hem satmak hem de satın
almak manalarına geldiğini kayderek, hadisin; şehirlinin bedevi namına hem
satış yapmasını hem de satın almasını yasakladığını söyler.
Hadis-i şerif;
şehirlinin, bedevinin malını satıvermesinin caiz olmadığına delâlet
etmektedir. Bu yasaktaki hikmet, hem şehir halkının hem de bedevinin zararına
engel olmaktır. Bugün köyden şehire mal getiren köylü veya taşradan büyük
şehirlere mal getirip, simsarların eline düşen taşralı da bedevi hükündedir.
Şevkânî'nin belirttiğine göre, hadiste bedevinin tahsis edilişi, o zamanki
çoğunluğa binaendir. Piyasa fiatlarını bilmeyen herkes bedevi hükmündedir.
Mâlikîler ise, hadisteki hükmün sadece bedeviye has olduğunu söylerler.
Nevevî ve Hattâbî; bu
yasağın mutlak olmadığını,bazı kayıtlarla sınırlı olduğunu söylerler.
Hattâbî'nin bu konudaki sözleri şu şekildedir: "Bu nehiy, şehirlinin
bedevi (köylü)nin malını o günkü fiatlarla satmayıp, bekletmesi ile ilgilidir.
Simsar olmasa, bedevi (köylü) yabancı olduğu şehirde yaşamadığı için malını o
günkü Hatlarla satacak ve bundan tüketici yararlanacaktır. İşte simsar bu
durumda olan kişiye gelip de, "Ben senin için malı bekletir, pahalanınca
satarım" der ve tüketicinin menfaatına engel olursa işte bu caiz değildir.
Yasaklığın, şehirde kıtlık veya darlığa sebep olması halinde sözkonusu
olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşte olanlara göre; şehirde betfıangi bir
sıkıntı sözkonusu değilse simsarın köylünün malını bekletip onun namına
salıvermesinde bir sakınca yoktur."
Nevevî'nin izahı da şu
şekildedir: "Arkadaşlarımız, hadisteki yasaklamanın şu manada olduğunu
söylerler: Çölden veya başka bir memleketten bir yabancının, o günkü fiyatlarla
satmak için herkesin ihtiyaç duyduğu bir mal getirmesi, fakat şehirlinin
kendisine gelip; o malı bana bırak ben ilerde daha pahalıya satayım, demesidir.
Âlimlerimiz (Şafiî âlimleri); bu şartlar gerçekleşirse ve köylü bunun yasak
oludğunu bilmezse, şehirlinin köylü namına onun malını satmasının haram
olduğunu söylerler. Ama, kişi bu yasağı bilmezse veya mal, herkesin ihtiyaç
duyduğu mal olmazsa ya da ihtiyaç az olduğu için mal bekletmek zarar vermiyorsa
bunda mahzur yoktur..."
Âlimler, bir simsarın
bedevi (köyle) nin malım satmasının hükmünde ihtilâf etmişlerdir. Şâfiîler,
Hanbelîler ve bir kısım Mâlikîier, yukarıda Nevevî'den naklettiğimiz şartlar
bulunduğu takdirde bu tür satışın haram olduğunu söylerler. Fakat böyle bir
satış yapılmışsa, haram olmakla birlikte geçerlidir.
Hanefîlere göre, bu
şekildeki bir satış mekruhtur. Nevevî bu satışın Hanefîlere göre mutlak olarak
caiz olduğunu söylemektedir. Fakat, konu, Hanefî kitaplarında mekruh olan
alışverişler altında mütalaa edilmekte ve Hz. Nebi (s.a.v.)'in nehyettiği
muamelelerden sayılniaktadır. Ancak hukuken bu satış geçerlidir.
Hanefîlerin, Hidâye
adındaki meşhur fıkıh kitabında aynen şöyle denilmektedir:
"(Rasûlullah
(s.a.v.); şehirlinin bedevi namına onun malını satmasını neh-yetti.) Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şehirli, bedevi namına onun malını
satmasın." Bu nehiy; şehirli kıtlık ve ihtiyaç içerisinde olduğu zaman
sözko-nusudur. Bu satış; şehirlinin, daha yüksek fiyata tama' ederek bedevi
namına satmasıdır. Şehirlilere zarar vereceği için yasaklanmıştır. Ama
ortalıkta kıtlık veya ihtiyaç olmazsa, herhangi bir zarar sözkonusu olmadığı
için mahzur yoktur."
Buhari, bu hadisteki
nehyin; şehirlinin, yaptığına karşılık ücret alması durumunda sözkonusu olacağı
görüşündedir. Buharî, görüşünü, her müslü-mana nasihatin gerekliliğine işaret
eden hadisle takviye etmektedir.
Hattâbî, 3442 numarada
gelecek olan hadisin şerhinde, âlimlerin çoğunun bu muameleyi mekruh
saydıklarını söyler. Mücâhid; "Zamanımızda bu tür bir satışta mahzur
yoktur. Nehy, Hz. Nebi'in zamanında olmuştur." der. Hasanü'l-Basrî de,
bazı âlimlerce; bu konudaki yasağın mutlak tatbik için değil, -yol göstermek
için olduğunu söyler.
Alım satım sahalarının
fevkalâde genişlediği zamanımızda bu yolla yapılan satışların caiz addedilmesi
uygun olur kanaatindeyiz.